Üç, dört yaşlarında astronot olmak isteyen çocuk sendromuna sahiptim. Oniki yaşında bir yaz tatilinde Finike’de dolunay vardı ve babam bir askeri teleskop ile Ay’ı yakından gösterince astronotluk sevdam bir tutkuya dönüştü. Onsekiz yaşıma geldiğimde İstanbul Üniversitesi Astronomi Bölümü’ne girdim. Gökyüzüne olan merakım ne yazık ki yerçekimini keşfetmemle dinginleşti ve bu fakülteden ayrılıp yazılım sektörü ve ticaret alanına kaydım.
Yorgun ve sıcak bir günün ardından İstanbul’daki maceram İzmir’de Drama Yazarlığı’na savruldu. Çocukluğumdan beri şiire düşkündüm, üstadın dediği gibi beni bu güzel havalar mahvetti. Mitoloji, sanat tarihi, doğa ve en önemlisi insan ruhu hakkında düşünmeye çokça vakit elde ettim burada. Gökyüzü sevdam şiirsel bir kozmolojiyle harmanlandı. ‘Şiirsel Yaşa’ şiarını edindim. Şamanların ritüellerine ‘Oyun’ dediğini öğrendim.
Kişisel Gelişim Platform’unda Yoga ve diğer Kişisel Gelişim etkinlikleriyle tanıştım. Dramanın çok farklı şekillerde kullanılabileceğini gördüm. Büyük tiyatro insanı ve antropolog Augusto Boal’ın tiyatro kuramlarını keşfettim. Artık aklımda bir tiyatro düşüncesi filizlenmeye başladığında yaşım çeyrek asırı aşmıştı. Seyyah bir Avustralyalı dostumun da cesaretlendirmesiyle gezmeye karar verdim. İsveç, Yunanistan, İtalya, İspanya, Fas, Çin, Litvanya, Gürcistan gibi çeşitli ülkelerde farklı kültürlerin yaşayışları ile ufkum açıldı.
Otuzuma yaklaşırken Drama Terapi adını verdiğim çalışmalarımı nasıl bir mecraya taşıyacağımı hala bulamamış ve umduğum gibi olgunlaştıramamıştım. Gök Tanrı’nın bir hediyesi olarak otuzuncu yaşıma yüzyılın en uzun güneş tutulmasını Çin’in Hongzhou şehrinde bir Budist tepesinde seyrederek girdim.
Ay’a ne zaman baksam teleskopla gördüğüm günkü şaşkınlığımı anımsıyorum. Otuzüç yaşımda tanıştığım Göksel Karabayır ve Konstelasyon Çalışmaları’da yine aynı Gök Tanrı’nın ardı arkası kesilmeyen hediyelerinden bir diğeri oldu. Böylelikle kozmolojiye olan sevgim astronomiden ödünç alınmış olan ‘Konstelasyon (Yıldız Topluluğu)’ kavramı ile kendini tamamlamış oldu. Astronot olmak isteyen çocuk büyüdüğünde her insanı bir yıldız olarak kabul edecekmiş meğer.
İnsanın kısa tarihini özetlemeye çalışması her seferinde bir şaşkınlık bırakıyor. İşte bu da benim bu seferlik şaşkınlığım sizinle de paylaşıyorum.